KINA KINA
Latince adı ‘Cinchona Pubescens’ olan Kınakına, kökboyasıgiller familyasındandır. Amazon yağmur ormanlarında yetişen doğal bir ağaçtır. Anavatanı Peru ve Bolivya’dır. Sanayi bitkisi olarak Cava, Güney Hindistan, Kolombiya, Seylan, Guatemala, Kamerun ve Kongo gibi tropikal ülkelerde yetiştirilir. Yapraklarının şekli yumurtayı andırır. Keskin kokulu ve bembeyaz çiçekler açan çokyıllık bir bitkidir.
Kınakına bir bitki familyası olmaktan çok daha fazlasıdır. Çöl insanları tarafından ilk kez serinlemek amaçlı ellere ve ayaklara çamurla karıştırılarak kullanılmıştır. Yıllar içinde ellerin tamamına değil de sadece avuç içine yakılmaya başlanmış. Böylece sembolik olarak da ferahlık ve rahatlama hissi yaratmıştır. Birçok kültürde kınanın nazarı bozduğuna, kötülüğü uzak tuttuğuna ve büyülerden koruduğuna inanılmıştır. Orta Asyalı kadınlar kınayı süslenmek ve kendilerini diğer kadınlardan farklı göstermek için kullanmışlardır. Geleneksel anlamda ülkemizde evlenecek kızlara düğün öncesinde kınagecesi yapılması bir ritüele dönüşmüştür. Dünyanın birçok yerinde kına, güzelliğin, saflığın ve bereketin sembolüdür.
Kınakına bitkisinden; kınakına çayı, kınakına yağı, kınakına tentürü ve kına üretilir.
Halk arasında kınakına çayı içmenin ateş düşürmeye, gribe, sıtmaya, kalp ritim bozukluklarına iyi geldiğine inanılır.[1]
Tedavi amaçlı kullanımında mutlaka bir uzmana danışılması gerekir.
[1] Fitoterapi_Prof.Dr.Bayhan Çubukçu, Prof.Dr.Ali H. Meriçli,, Prof. Dr. Afife Mat, Prof. Dr. Günay Sarıyar, Prof. Dr. Nurhayat Sütlüpınar, Prof. Dr. Filiz Meriçli_(s49)